NAHL 119. AYETİ İLE ‘ZULM’ KELİMESİ

Nahl 16/119

ثُمَّ اِنَّ رَبَّكَ لِلَّذ۪ينَ عَمِلُوا السُّٓوءَ بِجَهَالَةٍ ثُمَّ تَابُوا مِنْ بَعْدِ ذٰلِكَ وَاَصْلَحُٓواۙ اِنَّ رَبَّكَ مِنْ بَعْدِهَا لَغَفُورٌ رَح۪يمٌ۟

Śumme inne rabbeke lilleżîne ‘amilû-ssû-e bicehâletin śümme tâbû min ba’di żâlike veaslehû inne rabbeke min ba’dihâ leġafûrun rahîm(un)

SV Meali – Zaten senin Rabbin, kendini tutamayarak kötülük işleyen, ardından da tövbe eden / dönüş yapan ve kendini düzeltenlerin yanındadır. İşte senin Rabbin bütün bunların ardından çok bağışlayan ve ikramı bol olandır.

Bu cümlenin haberi HAZF edilmiş. Cümlede hazfin olduğunun delili ise ‘Lİ’ harf-i ceri’dir. ‘Lİ’ ile başlayan cümle hazf edilmiş fiilin MEFULÜ BİH GAYRİ SARİH olması lazım.

HAZF edilen fiilin ya bir umum fiil olması lazım ya da önceki ayetle bağlantılı olarak geçen bir fiil olması lazım… Tabi ki konu değişmemişse

En başta gelen ‘SUMME’ edatı, atıf edatı olarak zaten bir işi sırayla önce birinin sonra diğerinin yaptığını gösterir ve hatta böylesi kullanımlarda ‘SUMME’den sonraki isim için fiil tekrar edilmez… MESELA, ‘KARAE’EL ÜSTAZU SÜMME ‘T TULLABU’ … “‘Üstaz’ okudu ardından öğrenciler okudu.”

Burada sanırsam yine ayet bölünmelerine kurban edilmiş bir cümle var.

Bu ayeti önceki ayetin sonu ile birleştirirsek: 

“ÖNCELİKLE BİZ ONLARA ZULMETMEDİK ONLAR KENDİLERİNE ZULMETTİLER SONRA DA ELBETTE Kİ SENİN RABBİN DE ÖNCE CEHALETLE O KÖTÜLÜĞÜ İŞLEYEN SONRA BUNUN ARDINDAN DURUMUNU DÜZELTENLERE ZULMETMEZ.” şeklinde bir meal çıkar… Tabi ki bu üzerinde detaylıca çalışılmadan sadece üstünkörü bir çalışma ile elde ettiklerimdir…

Ayette HAZF edilen fiilin ‘LA YUZLEMU’ olmasının delili ‘SUMME’ edatıdır.

Bunun yanında “BİZ ONLARA ZULMETMEDİK” demek ne demektir? 

“Kötü davranmadık, işkence yapmadık, haksızlık yapmadık” demek midir?

“Zulüm” kelimesi “hiçbir meşru gerekçeye dayanmadan bir şeyi kendi yerinden ederek kötü bir duruma düşürmek, meşru hiçbir gerekçeye dayanmadan bir kişiye hak etmediği kötü muamelede bulunmak” anlamlarındadır.

Mesela, bir kişinin haksız yere birini öldürmesi zulümdür ama o adamı öldürene kısas cezası uygulayıp öldürmek adalet olmaktadır. Sonuçta ikisi de bir cana kıymaktır ama birini zulüm, diğerini adalet yapan şey MEŞRU GEREKÇE / MEŞRU DAYANAK’tır.

“ZULÜM” kelimesine bu açıdan yaklaşıldığında hem önceki ayette iki defa geçen hem de sonraki ayette HAZF edilmiş şekilde geçen kelime daha anlaşılır hâle geliyor.

Bir önceki ayetle birlikte okunduğunda —Kİ ‘SÜMME’ EDATINDAN DOLAYI KESİNLİKLE BİRLİKTE OKUNMASI LAZIM— “zulüm” kelimesi 3 kişiye atfediliyor:

  1. BİZ 
  2. ONLAR 
  3. SENİN RABBİN

ÖNCELİKLE BİZ ONLARA HAK ETMEDİKLERİ KÖTÜ BİR MUAMELEDE BULUNMADIK BİLAKİS ONLAR KENDİ KENDİLERİNE HAK ETMEDİKLERİ KÖTÜ MUAMELEDE BULUNDULAR, SONRA ŞUNU BİL Kİ SENİN RABBİN KESİNLİKLE ÖNCE CEHALETLE O KÖTÜLÜĞÜ İŞLEYEN SONRA BUNUN ARDINDAN DURUMUNU DÜZELTEREK DÖNÜŞ YAPANLARA MEŞRU BİR GEREKÇEYE DAYANMADAN HAK ETMEDİKLERİ KÖTÜ BİR MUAMELEDE BULUNMAZ.

Ayetin irabını dikkate aldığımızda ‘ZULM’ ile hareket edenlerin sadece ‘HUM’ olduğu anlaşılmaktadır…

Kesinlikle üzerinde çok daha detaylıca çalışmaların yapılması gereken bu ayetle ilgili kısa bir çalışma ile size söyleyebileceklerim bu kadardır. 

Bu arada السُّٓوءَ بِجَهَالَةٍ (essû-e bicehâletin) ifadesindeki ‘ES SUE’ kelimesinin marife gelmesinin sebebi hemen bir önceki ayette geçen حَرَّمْنَا مَا قَصَصْنَا عَلَيْكَ مِنْ قَبْلُۚ (harramnâ mâ kasasnâ ‘aleyke min kabl(u)) ifadesiyle alâkalı olmasından dolayıdır.

Ayrıca ‘VE ESLAHU’ kelimesi ‘TABU’ fiilinin HÂLİDİR… ‘TEBU’ “dönüş yapmak” demektir ama her dönüş ‘ESLAHU’ değildir, dönüşün ‘ESLAHU’ hâlinde yapılması gerekmektedir.

‘ZULM’ kelimesine “karanlıkta bırakmak” anlamını, yanında yardımcı bir kelime olmadan veremeyiz ama “karanlığa sokmak, karanlığa girdirmek, karanlık sahibi yapmak” gibi anlamları kelimenin MEZİD bablara taşınması ile yardımcı kelimeler olmadan elde edebiliriz.

‘ZALEME’ kelimesine “İLKESİZ DAVRANMAK” anlamı verilebilir.

Aslında “ilkesizlik” de kelimenin anlamını tam vermiyor çünkü “ilkesizlik”, kuralsızlık gibi algılanıyor. Oysa kuralın iyisi de vardır kötüsü de vardır. Bu kelimenin kastettiği anlam hiçbir şekilde olumlu değil… ‘MA ZALEMNA’ ifadesi “BİZ ONLARA DOKUNMADIK/KARIŞMADIK.” şeklinde anlaşılıyor ki bu yanlıştır.

Onlara dokunuluyor, karışılıyor ve hatta onların başına onlar açısından kötü şeyler de getiriliyor ama bunların hiçbiri ‘ZULÜM’ değil.

Bir kişiyi öldürene kısas uygulamak adalettir ama öldüren kişi için bu istenmeyen kötü bir durumdur.

Dikkat ederseniz ikisi de cana kıymaktır fakat biri meşru bir gerekçeye, meşru bir ilkeye dayanmadığı için zulüm oluyor, diğeri ise adalet oluyor… Meşru bir gerekçeye dayanmayınca birini öldürene KATİL deniyor meşru bir gerekçeye dayanana ise ADİL deniliyor.

Fiil aynı fiil, ikisi de “can almak” ama birini yapmak zulüm diğerini ise yapmamak zulüm.

İşte bu noktada bir cana haksız yere kıyana kısas cezası uygulanacağı önceden bildirilse ADALET ama önceden bildirilmediği halde KISAS uygulamak bile zulüm olur.

Yani Kur’an’ın her neresinde Yüce Allah’a veya ‘NAHNU’lara atfen ‘MA ZALEMNA, LA YAZLİMU’ şeklinde kullanımlar geliyorsa bu orada kesinlikle ÖNCEDEN BİLDİRİLEN BİR ŞEYDEN BAHSEDİLİYOR anlamına gelmektedir.

‘VE MA ZALEMNA’ diyor… Cümlenin hemen öncesine baktığımızda حَرَّمْنَا مَا قَصَصْنَا عَلَيْكَ مِنْ قَبْلُۚ (harramnâ mâ kasasnâ ‘aleyke min kabl(u)) (TDV Meali – Sana anlattıklarımızı daha önce de haram kılmıştık.) deniliyor… O halde bu ‘VE MA ZALEMNA’ ifadesinin kesinlikle bu cümle ile alâkalı olması lazım.

Ayet, deştikçe derinleşen bir yapıya sahip (hangisi değil ki).

Kur’an’da ‘ELLEZİNE HADU’ denilenlere ne yasak kılınmış onu bulmak lazım… Bu yasak edilenlerin içki, kumar, zina, hayvanın iç yağı gibi şeyler olmaması lazım.

NAHL 119. ayet ileride SEBT’e ve İBRAHİM milletine bağlanacak.



Önerilen İçerikler