NAS SURESİ GENEL OKUMALAR
114- NAS SURESİ
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ
قُلْ اَعُوذُ بِرَبِّ النَّاسِۙ مَلِكِ النَّاسِۙ اِلٰهِ النَّاسِۙ مِنْ شَرِّ الْوَسْوَاسِ الْخَنَّاسِۙ
اَلَّذ۪ي يُوَسْوِسُ ف۪ي صُدُورِ النَّاسِۙ مِنَ الْجِنَّةِ وَالنَّاسِ
Bu sure herhangi bir yerinden parçalanmaya müsait değildir. Sure iç içe geçmiş birkaç cümleden oluşmuştur. Bunların irabı kendi içindedir.
Birinci ve asıl cümle
اَعُوذُ بِرَبِّ النَّاسِۙ مَلِكِ النَّاسِۙ اِلٰهِ النَّاسِۙ مِنْ شَرِّ الْوَسْوَاسِ الْخَنَّاسِۙ
اَلَّذ۪ي يُوَسْوِسُ ف۪ي صُدُورِ النَّاسِۙ مِنَ الْجِنَّةِ وَالنَّاسِ |
قُلْ |
Cümlenin tamamı “qul” fiilinin mefulün bih’i dir ve cümle olarak mahallen mansubtur. | Fiil ve müstetir ente fail |
İkinci Cümle
اَعُوذُ | Fiili muzari (nefsi mütekellim vahde vezninde) + faili müstetir “ene” (lazım fiil) |
بِرَبِّ | بِHarfi cer + mefulü bih gayri sarih. Kendisinden sonraki isme muzaf |
النَّاسِ | Muzafun ileyh (irabtan mahalli yok) |
مَلِكِ | Kendisinden önceki “rab” ifadesinin bedeli veya atfı beyan veya na’t. Muzaf |
النَّاسِ | Muzafun ileyh (irabtan mahali yok) |
اِلٰهِ | Rab ifadesinin bedeli veya atfı beyan veya na’t. Muzaf |
النَّاسِ | Muzafun ileyh irabtan mahalli yok |
مِنْ شَرِّ | İkinci mefulü bih gayri sarih ve muzaf |
الْوَسْوَاسِ | Muzafun ileyh (irabtan mahalli yok) |
الْخَنَّاسِ | Na’t (irabtan mahalli yok) |
اَلَّذ۪ي | Vesvas kelimesine dönen na’t (irabtan mahalli yok) |
يُوَسْوِسُ ف۪ي صُدُورِ النَّاسِۙ مِنَ الْجِنَّةِ وَالنَّاسِ | Sıla cümlesi (irabtan mahalli yok). Bu cümlenin irabı kendi içinde yapılır ve başındaki ismi mevsul bu cümleyi yargı bildirir halde kavrama dönüştürür. |
Sıla Cümlesi
يُوَسْوِسُ | Fiili muzari (müfred-müzekker-gaib sigası) |
ف۪ي صُدُور | Harfi cer + mefulü bih gayri sarih ve muzaf |
النَّاسِ | Muzafun ileyh (irabtan mahalli yok) |
مِنَ الْجِنَّةِ | Harfi cer + mefulü bih gayri sarih veya hal |
وَالنَّاسِ | Atıf harfi + Matuf |
اَعُوذُ
Bir tehlikeden dolayı başkasına sığınmak ve ona bağlanmak.
شَرِّ
Hiç kimsenin arzulamadığı, istemediği, herkesin uzak durduğu, içtinap ettiği veya imtina ettiği bir şeyi ifade eder.
الْوَسْوَاسِ
Gizlice konuşmak, fısıltı halinde karmaşık bir şekilde konuşmak, şaşırmak, şaşırtmak, saçmalamak, zihin karışıklığı. Akla gelen kötü, bozuk fikir, düşünce. Kadınların zinetlerinin sesi, alçak sesle fısıldamak.
الْخَنَّاسِ
Fiil olarak: Gerilemek, geri çekilmek. Konuşurken susmak. Ortadayken kaybolmak, bir miktar bırakıp gerisini vermek. Birini geri bırakarak diğerlerini getirmek. Gerilemek, geri çekilmek. Saklanmak, geride kalmak.
İsim olarak: Bazen batıp bazen ortaya çıkan şey. Bazen ortalıkta olan bazen de gözlerden kaybolan. Isırıp kaçan.
صُدُورِ
Fiil olarak: Çıkmak, olmak, kararlaştırmak. Bir yerden ayrılmak, kaynaklanmak.
Sözün başı, kitabın ünvanı
بسم الله الرحمن الرحيم
قل اعوذ برب الناس ملك الناس اله الناس من سر الوسوس الحناس الذي يوسوس في صذور الناس من الجنة و الناس
قُلْ اَعُوذُ بِرَبِّ النَّاسِۙ مَلِكِ النَّاسِۙ اِلٰهِ النَّاسِۙ مِنْ شَرِّ الْوَسْوَاسِ الْخَنَّاسِۙ
اَلَّذ۪ي يُوَسْوِسُ ف۪ي صُدُورِ النَّاسِۙ مِنَ الْجِنَّةِ وَالنَّاسِ
(Sen) “Cinlerden ve Nas’tan olup, Nas’ın kökeni/ortaya çıkışı hakkında zihin karıştıran, bir kaybolup bir gözüken, kötü şeyler fısıldayıcıların şerrinden Nas’ın ilahına, Nas’ın melikine, Nas’ın rabbine sığınırım” de.