بسم الله الرحمنِ الرحيم
HADİD 29. AYET – KİTABIN NURUNA ULAŞMANIN ŞARTI
(Hadid 57/29)
لِئَلَّا يَعْلَمَ اَهْلُ الْكِتَابِ اَلَّا يَقْدِرُونَ عَلٰى شَيْءٍ مِنْ فَضْلِ اللّٰهِ وَاَنَّ الْفَضْلَ بِيَدِ اللّٰهِ يُؤْت۪يهِ مَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظ۪يمِ
Li-ellâ ya’leme ehlu-lkitâbi ellâ yakdirûne ‘alâ şey-in min fadli(A)llâhi ve enne-lfadle biyedi(A)llâhi yu/tîhi men yeşâ(u) va(A)llâhu żû-lfadli-l’azîm(i)
Böylece bu kitabın uzmanları Allah’ın fadlından olan herhangi bir şeye ölçü koyamayacaklarını, fadlın sadece Allah’ın elinde olduğunu, onu dileyene vereceğini bilsinler. (Çünkü) Allah, azim olan fadlın sahibidir.
Varlık, mana, ilim, imkân her ne varsa hepsi Yüce Allah’ındır. Mübarek Kur’an’ın hem manasının hem lafzının hem de ma sadak’ının sahibi de Allah’tır. O bunları kim/lere ulaştıracağını bildirmiştir. Yüce Allah’ın onları ulaştıracağı kişide aradığı şartlar arasında “bu kitabın uzmanı olmak” diye bir şart yoktur.
Yüce Allah bu kitabı döneminin en sade beşerlerine indirmiştir. Kitabın bir beşer eliyle insanlara ulaştırılması sadece o kitabın tebliği açısındandır. Kitabın bir resul eliyle insanlara ulaştırılması “kitaba konulan bir ambargo” veya “tekelcilik” değildir.
Kitabın manası da lafzı da ma sadak’ı da insanın erişimine açıktır.
Bu kitabın “nur”una ulaşmak için Yüce Allah’ın koştuğu tek şart ona şeksiz şüphesiz iman etmektir, sadece ve sadece “Anladım Allah’ım, gönülden gele gele, içim dolu dolu, sevinçle, en ufak bir tereddüt geçirmeden, ‘acaba’ demeden, kıvırmadan, onun karşısında büyüklük taslamadan itaat ediyorum.” demektir.
Kusursuzluk sadece Âlemlerin Rabbi Allah’ın olabileceği bir şeydir.
الحمد لله رب العلمين